Pazartesi

fırtına öncesi sessizlik

büyük fırtınalardan önce bulutlara bakmak için, havayı hissetmek için deniz kenarına giderdim.. gökyüzü parçalanmadan önce garip bir sessizlik olur. sukunet olur. fırtınanın yaklaştığını hissedebilirsiniz. 
havadaki kokudan gelmek üzere olduğunu anlıyabilirsiniz...
ölümünüzün şiddetli olacağını bildiğiniz zaman, ölmenizin tek yolunun bu olduğunu bildiğiniz zaman; elinizden gelen tek şey o anın gelmesini beklemektir. tabi beklemek sizi daha önce öldürmezse!..




narkissos ile eko efsanesi  

narkissos için anlatılmış öykülerden biri de, onun yakışıklı, yürekler yakan bir delikanlı olduğu, dağ nymphelerinden ekho nun (yankı) da ona tutulduğudur.

hera
, kocasının nymphelerden biriyle düşüp kalktığından kuşkulanıyordu. zeus un sevgilisinin hangi nymphe olduğunu bilse, elinden geleni yapar, onu cezalandırırdı. ama bilmiyordu. öğrenmek için korulara indi bir gün. koruda güzel ekho, arkadaşlarıyla oturmuş konuşuyordu. hera nın geldiğini sezen nymphelerin hepsi kaçıştı, yalnız ekho kaldı ortada.

hera, "zeus un sevgilisi olsa olsa bu peridir" diye düşündü. sonra dilden dile dolaşan haksızlığını kullanarak onu cezalandırdı. ekho konuşamayacaktı artık. kendinden önce kim konuştuysa onun son kelimesini tekrarlayacaktı. "ilk kelimeleri söyleyemeyeceksin" diye buyurdu hera.


ekho ya zor geldi bu. narkissos u seviyordu. hep onun arkasından gidiyor, peşinde dolaşıyor, ama ağzını açıp da tek kelime söyleyemiyordu. bir gün bir fırsat geçti eline. narkissos, arkadaşlarına: "kimse var mı burada?" diye seslendiğinde son kelimeyi sevinçle tekrarladı: "burada... burada..." ağaçların arkasında duruyordu. narkissos göremedi onu. "gel" diye bağırdı. ekho nun düşlerine giren kelimeydi bu. "gel..." dedi ve kollarını açarak ağaçların arasından çıktı. nympheyi görünce pek şaşırdı narkissos, kaçıp gitti.


yüreğinden yaraladığı kızlardan biri, bir gün tanrılara yakararak narkissos'un cezalandırılmasını istedi. yüce tanrılar, "başkalarını sevmeyen kendini sevsin" dediler ve katı yürekli delikanlının cezalandırılması işini adı haklı öfke anlamına gelen tanrıça
nemesis e bıraktılar.

nemesis in görevini yerine getirmesi uzun sürmedi. narkissos susayıp da duru bir pınara eğilince, suda kendi yüzünü gördü. "başkaları benim yüzümden ne acılar çekmiş, şimdi anlıyorum" dedi. kendime karşı olan sevgimle yanıyorum ben. suda yansıyan bu güzelliğe nasıl erişebilirim? o güzelliği bırakamam da. yalnız ölüm kurtarır beni."


böylece su kıyısında eriyip gitti narkissos. canı, ölüler ırmağını geçerken suya eğildi, son bir kere baktı yüzüne.


nympheler, narkissos kadar katı yürekli değillerdi. ölü gövdesini aradılar onun, gömeceklerdi. bulamadılar. eridiği yerde güzel, yepyeni bir çiçek açmıştı. sevdiklerinin adıyla adlandırdılar onu, narkissos dediler.


ekho ya gelince... narkissos, kendinden kaçalıberi mağaralara çekilmişti, dağlarda tek başına yaşıyordu. hala da oralardadır. kim yüksek sesle bir şey söylese, son kelimeyi tekrarlar.


(kaynak: edith hamilton)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder