Cumartesi

hayat seçimlerden ibarettir.


ölüm herkes için, her zaman aynı değil sanki. hazır olanlar için mesela.. onlar kaderlerine teslim olup devam ediyorlar. geri kalanlarımız ise, takılıp kalıyor. bence hayatta kalanlar aramızdan dua edip, tabutlarımızın üzerine toprak attıktan sonra bile hala bekliyor olacağız.. çünkü bazılarımız için daha önemli bir soru var. ben şimdi neyim? buradan nereye gideceğim?
kendimizi insanlık ve canavarlık arasında sonsuz bir yerde buluyoruz. bu canavarlardan bazıları neye dönüştüklerini kabul etmeyi seçiyorlar bazıları ise kabul etmiyorlar..
ne olduğunu kabul ediyor musun?
yoksa ret mi ediyorsun?
gerçek lanet hangisi?

kabuslar...

     hepimiz birşeyler saklıyoruz değil mi? uyanıp aynaya baktığımız andan itibaren, tek yaptığımız etrafımıza küçük yalanlar örmek. karnımızı içeri çekmek, saçlarımızı boyamak, nikah yüzüğümüzü saklamak.. peki neden? cezası ne? gerçeklerin sonuçları ne olabilir ki? "alt tarafı bir insanım" dersin ve herşey affedilmiş olur.  peki ya kaderin tuhaf cilvesi seni başka bir şeye çevirirse, diğerlerinden farklı bir şeye? yalnızlaşan bir şeye? o zaman seni kim affeder? 
George Gordon Byron, Prometheus hakkında şöyle yazmıştı "sonsuzluk senin sefil hediyendi ve sen onunla iyi baş ettin.. ve ölümünü zaferin yaptın."....

   
her insan karanlık tarafta bir kaç gece geçirir ve pişman olur. peki ya sadece karanlık taraftan ibaretsen? 
bizim gibiler de sizlerden farklı değiliz aslında sizinle aynı şeyleri istiyoruz: yaşamda, aşkta bir şans.. bu açıdan aynı bile sayılabiliriz. 
böylece biz de deneriz... çoğu zamanda başarısız oluruz doğru..
diğerlerinden farklıysan, 
üst insansan daha kötü sonuçlarla karşılaşırsın.. çok daha kötü...
siz kabuslarınızdan uyanırsınız...
biz uyanmayız...

Being Human